Kıbrıs

Erhürman: “Çözüm artık acil bir zorunluluk haline gelmiştir”

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, bölgedeki gelişmelere de bakıldığı zaman Kıbrıs’ta çözümün artık acil bir zorunluluk haline geldiğini söyledi.

CTP Basın Bürosu’ndan yapılan açıklamaya göre Erhürman,  BRT’de Levent Kutay’ın sorularını yanıtladı. Kıbrıs sorununun uluslararası bir sorun olduğuna dikkat çeken Erhürman, iç politika ile dış politikanın, birbirinden ayrı değerlendirilemeyeceğini ifade etti. Erhürman, mart ayında yapılacak gayri resmi görüşmeyle ilgili de değerlendirmelerde bulundu.

-“Kıbrıs meselesi uluslararası bir boyut kazandı”

Kıbrıs sorununun her zaman uluslararası bir sorun olduğunu belirten Erhürman, hiçbir zaman sadece toplumlar arası bir mesele niteliğinde değerlendirilmemesi gerektiğine dikkat çekti. Günümüzde bölgedeki gelişmelerle birlikte, Kıbrıs meselesinin daha da uluslararası bir boyut kazandığının altını çizen Erhürman, “Beşli gayri resmi görüşme, resmi bir müzakere masası değildir.” dedi. Erhürman, Kıbrıs’taki meseleler tartışılırken, bölgedeki gelişmelerin de ele alınacağını kaydetti.

Kıbrıs Rum liderliğinin yaptıklarını da değerlendiren Erhürman, “Eğer Türkiye ile Kıbrıslı Türkleri tamamen dışarıda bırakan projeler üretilirse, bu, çözüm, barış ve istikrar vizyonunun benimsenmediği anlamına gelir.” dedi. Kıbrıs sorununun, bölgedeki barış ve istikrarın belirleyici bir unsuru haline geldiğine vurgu yapan Erhürman, “Amerika Birleşik Devletleri’nin Güney Kıbrıs ile ilişkilerini artırdığı, Fransa’nın zaten bölgede aktif olduğu ve Baf Hava Üssü’nün kullanım hakkını elde ettiği bir dönemde, bu meselenin sadece toplumlar arası bir sorun olarak değerlendirilmesi yetersiz kalacaktır.” diye konuştu.

-“İradeler net bir şekilde ortaya koyulmalı”

Gayri resmi toplantının da söz konusu çevresel faktörler göz önünde bulundurularak ele alınması gerektiğine işaret eden Erhürman, gayri resmi toplantının alışılmış bir müzakere sürecinin devamı niteliğinde olmadığını kaydetti. Resmi toplantının zemininin, iki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe dayalı federasyon olduğunun altını çizen Erhürman, “Masada garantör ülkeler ve iki toplum lideri yer alırken, Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) de sürecin çeperinde yer almaktadır. Arka kapı diplomasisinin bu süreçte çok yoğun olacağını düşünüyorum. Bu masadan kesin bir çözüm çıkmasını beklemek fazla iyimser bir yaklaşım olacaktır. Ancak bu toplantı, diyaloğun devamını sağlayan niteliktedir.” dedi.

“İki toplum lideri, yeni geçiş noktalarının açılması konusunda bile anlaşmaya varamıyorsa ve bu konu garantörlerin de yer aldığı bir masada konuşulacak seviyeye gelmişse, Kıbrıs Türk ve Rum taraflarının özne olma durumlarının zayıfladığı yönünde eleştiriler kaçınılmazdır.” diyen Erhürman, iradelerin net bir şekilde ortaya koyulması gerektiğinin altını çizdi.

-“Kendi gençlerimize güvenmiyorsak, asıl sorun içimizdedir”

Tufan Erhürman, “Sayın Tatar’ın Luricina ve Haspolat geçiş noktalarını gündeme getirdiğini, Sayın Hristodulidis’in ise farklı öneriler sunduğunu gördük. Sayın Tatar’ın, ‘Geçiş noktalarını konuşacaktık, gençlik komitesi nereden çıktı?’ dememesi gerekir. Sayın Hristodulidis’in de ‘Ben sekiz öneri sundum, ya hepsi kabul edilir ya da hiçbiri kabul edilmez’ dememesi gerekir. Mesele, bir konuda anlaşma sağlamaktır. Her yeni geçiş noktası hem Kıbrıslı Rumlar hem de Kıbrıslı Türkler için rahatlatıcı bir adım olacaktır. İki toplum arasındaki ilişkilerin yakınlaşmasını sağlayacak bir gençlik teknik komitesinin kurulmasının da hiçbir zararı yoktur.” diye konuştu.

Bazı kesimlerin, “Bizim gençlerimiz ABD veya AB’nin etkisi altında olabilir, bu yüzden böyle bir komite kurulamaz.” şeklindeki yaklaşımlarını son derece yanlış olarak niteleyen Erhürman, “Kendi gençlerimize güvenmiyorsak, asıl sorun içimizdedir.” ifadelerini kullandı.

-“Tarihe karışması gereken ilkel yaklaşımlardan kurtulalım”

Tarihe karışması gereken ilkel yaklaşımlardan kurtulmak gerektiğini vurgulayan Erhürman, “Aynı şekilde, Sayın Hristodulidis’in de sürece samimi yaklaşması önemlidir. ‘Sekiz maddenin sekizi de olacak’ diye diretmenin bir anlamı yoktur. Hiç olmazsa bu süreci başlatmayı başarın. Ancak görüyoruz ki, en küçük adımlar bile atılamaz hale gelmiş durumda.” diye konuştu.

Türkiye’nin bölgedeki askeri gücüne karşı, Güney Kıbrıs’ın kendini koruyacak bir savunma mekanizması oluşturmak istediğini, bu nedenle Hristodulidis’in, büyük güçlerin bölgedeki varlığını kaçınılmaz gördüğünün satır aralarında okunduğunu belirten Erhürman, Hristodulidis’in yapmaya çalıştıklarını eleştirdi ve “Büyük güçler geldiklerinde asla arka planda kalmazlar. Kıbrıs Türk tarafı zaten dört buçuk yılda özne olma pozisyonunu kaybeder duruma geldi, Kıbrıs Rum tarafı da büyük ölçüde kaybetme yoluna giriyor. Çözüm artık daha acil bir zorunluluk haline gelmiştir.” ifadelerini kullandı.

-“İç politika ile dış politika birbirinden ayrı değerlendirilemez”

Mevcut durumun sürdürülemez olduğuna işaret eden Erhürman, iç politika ile dış politikanın birbirinden ayrı değerlendirilemeyeceğini kaydetti. “Kıbrıs sorunu, ekonominin güneye kayması meselesiyle doğrudan bağlantılıdır. İnşaat ve turizm sektörlerinde yaşanan gelişmeler Kıbrıs sorununun bir parçasıdır. Güvenlik sorunundan nüfus politikalarına kadar tüm meseleler Kıbrıs sorunuyla iç içe geçmiştir.” diyen Erhürman. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde de bu konuların tartışılması gerekeceğini belirtti. Geçmişte de müzakere süreçlerinin yaşandığına dikkat çeken Erhürman, ancak şu anki sürecin, adanın geleceği açısından yaşamsal bir öneme sahip olduğunun altını çizdi. “Bugün, içinde bulunduğumuz durumun ciddiyetini kavramak zorundayız. Ancak görüyoruz ki, vizyon o kadar kısa vadeli ki tek düşünce ‘Ben koltukta nasıl kalabilirim?’ sorusuna indirgenmiş durumda.” diye konuşan Erhürman, herkesin işin ciddiyetinin farkına varması gerektiğine vurgu yaptı.

ABD ile Güney Kıbrıs arasındaki anlaşmaların, basit meseleler olmadığını ifade eden Erhürman, “Eğer adanın geleceğini sadece kendi idealize ettiğiniz düşünceler doğrultusunda şekillendirebileceğinizi sanıyorsanız, Kıbrıs meselesinin ciddiyetini kavramamışsınız demektir. Asıl mesele, laf değil iş üretmektir. Kararlı bir duruş sergilememiz gerekmektedir.” dedi.

Ana muhalefet olarak, söz konusu samimiyeti gördüğünde destek vermeye de hazır olduklarının altını çizen Erhürman, “BM Genel Sekreteri’nin öncülüğünde üç garantör ülke bir araya gelip sadece Haspolat geçiş noktasını mı konuşacak?” diye sordu ve sürecin bu noktaya gelmemesini arzu ettiğini kaydetti.

Başa dön tuşu